Balkanlarda, Türkleri bekleyen büyük tuzak.!
TÜRK ULUSUNUN BİTMEYEN SANCISI; BALKANLAR.
Balkanlar, verimli, dümdüz sulak arazileri, ılıman iklimi ve Avrupa’ya sınır, Ortadoğu’ya köprü olması dolayısıyla lojistik açıdan Türkiye’den sonra dünya suç kartellerinin gözdesidir. Bu topraklarda dinlerin savaşı veriliyor görünse de, asıl gerçek, yani yeraltındaki hakikat tamamen başkadır. İş asıl hakikate geldiğinde ne din ne de ırk önemli değildir.
ASIL GERÇEK: UYUŞTURUCU, SİLAH, İNSAN ve ORGAN KAÇAKÇILIĞI.
Bir ülkeye turist olarak giderseniz eğer, o ülkenin varoşlarını, suç oranını ve insanlarının gerçek kafa yapılarını kolay kolay göremezsiniz. Tüm demografik yapıyı görebilmeniz için ya o ülkede yaşamanız gerekir ya da o ülkede başınıza talihsiz bir olay gelmesi gerekir. Bu yüzden bu makaleyi bu ülkelerde yaşamış, başlarına talihsiz olaylar gelmiş, yada bu ülkelerde gerçekten suça karışmış insanların ve bu ülkelerden sürekli geçen kamyon şoförleri de dahil farklı kişilerin anlatımlarından derledik.
UYUŞTURUCU, SİLAH, İNSAN ve ORGAN KAÇAKÇILIĞININ MERKEZİ, SIRBİSTAN.
Tarih boyunca kültürel kimliklerini ruh deliliği, kana susamışlık ve acımasızlığın belirlediği bir halktır Sırplar, ve tam da bu nedenle, zalim Osmanlı’nın en kıymetli kasapları (ve en deli düşmanları) bunlardan çıkmıştır. 1900’lerin başında Avusturya’nın taşeronluğunu üstelendiği büyük Batı'nın dümen suyuna nasıl gitmişlerse, 1990’larda da aynısını yapmış, ve bölgelerini -yine- bir kan gölüne, azap denizine çevirmişlerdir. Unutanlar için burada ayrıntılar var.
Böylesine –neredeyse sanatsal- bir zalimliği içselleştiren bu kültür, insanları da aynı akıl almaz zalimlikle kesmiş, parçalamış, anayı çocuğuna tecavüz ettirerek, kardeşi kardeşe doğratarak öldürmüştür. Gözümüzün önünde olanlar. Yüz sene öncesini de demiyoruz. Yirmi sene öncesinden bahsediyoruz.
Sırpların çoğunluğunda, özellikle halkın seviyesine indiğinizde olabildiğince ukala, kendini beğenmiş kişileri çokça görebilirsiniz. Dini inançları ise Ortodoksluktur, Ortodoks mezhebinin her ne kadar kötülük karşıtı bir çok söylemleri, yasakları olsa da Sırplar dini tersten uygulamaktadır. İnsanlık düşmanı ayrıca ekstradan büyük bir Türk düşmanı olan Sırplar, tüm Türkleri yürüyen böbrek vs. yedek organ olarak görürler. Yani fırsatını bulduklarında sizi kesip işe yarar organlarınızı büyük bir mutlulukla satabilirler.
Halihazırda bu ülkede Türkler için kurulmuş, güvenlik gücü, hukuk, mafya vs. ilgili resmi makamların dahil olduğu tuzaklar, İsviçre saati gibi çalışmaktadır. Eğer bu ülkede başınıza hukuksal olarak bir sorun gelirse- mesela abartmadan bir örnek vermek gerekirse, bir Sırp sizin aracınıza trafikte hafifçe çarparsa- tüm sülalenizi sömürmekten hiç çekinmezler.
Bu ülkede Türk pasaportu taşıyarak nefes almanız dahi kendilerine zûl geldiğinden tabiri caizse en küçük fırsatta, aldığınız her nefesi Euro para birimine çevirerek size kurdukları devlet destekli tuzak tezgahı içinde sizden tahsil ederler. Ancak sakın yanılıp bizim orada bir elçiliğimiz var deyip güvenmeyin.
Eğer kendinize ( başka bir yerinize de olabilir) güveniyorsanız bu ülkenin sınırları içerisine girin. Çünkü tüm dünyanın komik ve saçma bulduğu bir sebepten dolayı Sırbistan’ın dünyaca ünlü, filmlere konu olmuş meşhur rezil hapishanelerinde kendinizi her an bulabilirsiniz.
Bu ülkede en küçük hukuksal şüphede sizi önce, 20 yıl ila 32 yıl arası ceza yemiş katil, sapık, uyuşturucu bağımlısı vs kişilerin olduğu bir hücreye atarlar.
Sırbistan da bürokratik işler özellikle de Türkler için muhteşem bir yavaşlıkla ilerler.( Eğer paranız varsa ilerler. Paranız yoksa yada kısıtlı ise cehenneme hoş geldiniz.) Örneğin resmi bir kağıt aynı odada, yandaki masaya minimum 15+15=30 günde ilerler. Eğer başınıza böyle bir talihsiz olay gelirse hapishaneye girdiğiniz günden itibaren en iyi ihtimalle 30 gün içerisinde elinize yazılı bir kağıt geçebilir. Eğer paranız yoksa bu süre 62+62+… gündür.
Eğer hala anlamadıysanız Almanya’da yaşayan bir Türk vatandaşın başına gelen bir olay, anlatılmak istenilen durumu daha iyi kavramanızı sağlayacaktır.
Cemal A. adlı Türk vatandaşı aracı ile Türkiye’ye tatile gitmektedir. Cemalin yanında eşi ve yaşları 13-16 olan iki de çocuğu bulunmaktadır.
Not: Bu örnekteki gerçek olayda, tüm isimler gerçektir ve dava dosyalarından yalnızca soy isimler kısaltılarak olduğu gibi aynen alınmıştır.
Cemal Sırbistan üzerinden geçen sıla yolunu 200 km kısa diye tercih etmiştir. Bu yol kendisine çeyrek depo benzin ve 3 saat de zaman kazandıracaktır.
Cemal Sırbistan otobanına girer yaklaşık 60-70 km sonra bir benzin istasyonunda çocukların ihtiyaçları ve genel ihtiyaçlarını karşılamak, 15-20 dakika da mola vermek için durur. Mola bittikten sonra Cemal aracıyla hareket etmek ister ancak sırp plakalı bir araç tam arkasında park edilmiş halde durmaktadır. İçeri girer yarı almanca yarı İngilizce aracın sahibini arar. Ancak 1 saat boyunca herhangi bir netice alamaz.
Yaklaşık bir saat sonra aracın sahibi Sırbistan vatandaşı bir çift gelir. Kadın olan, Cemal'e Sırpça anlamadığı bir dilde bağırır çağırır. Ancak herhangi bir fiziksel temas olmaz. Cemal yanında eşi ve çocukları olduğu için fazla münakaşa etmez. Cemalin aracını kapatan araç agresif bir şekilde kalkış yaparak oradan uzaklaşır.
Cemal aracı ile hareket eder otopark içerisinde bir çok araç da park halindedir. Birden az önceki araç park bölgesinden aniden hızla çıkıp, geri geri gelerek Cemalin aracına önden çarpar. Tüm bu olaylar benzin istasyonu kameraları önünde cereyan eder.
Polis gelir, tüm konuşmalar Sırpçadır. Cemal ve ailesi kendilerini yakın bir şehirdeki polis karakolunda bulur.
Yaklaşık 6-7 saat ne olduğunu anlamadan beklerler. Cemal bu arada Belgrat Türk Konsolosluğunu arar yardım ister, telefondaki görevli Cemalin sadece TC Kimlik numarasının olup olmadığını sorar. Ardından da kimlik bilgilerini aldıktan sonra telefonu kapatır. Ardından saat 21’e doğru Cemal'i karakolun üst katına alırlar. Üst kattaki odada sivil bir görevli ve iki de kadın vardır. Kadınlardan bir tanesi kırık bir Türkçe ile kendilerini tanıtır. Cemal ile konuşan kendini tercüman olarak tanıtan Emily C. adında Bulgar kökenli bir kadındır ve yanındaki de aynı tezgahın içinde ortak çalıştıkları Sırp avukattır.
Cemal adam yaralamadan ve adam öldürmeye teşebbüsten 6 ila 15 sene arasında yargılanmak üzere, karakoldaki işlemlerin ardından hemen oracıkta tutuklanır. Tüm olanlar bir iftiradır ve Cemal devlet eliyle desteklenen bir tuzağın içine düşürülmüştür. Cemalin henüz bir sene önce taksitle aldığı yaklaşık 45 bin Euro değerindeki BMW marka aracına suç aleti olduğu için el konulmuştur. Aynı gece hapishaneye gönderilecektir ve yarın saat 12.30 da mahkemeye çıkacaktır.
Cemal polis karakolunda tüm olayı anlatır, ancak tercüman polis ifadesine bambaşka şeyler yazdırır. Cemal beyaz der, tercüman siyah yazdırır. Tüm konuşmalar ve yazışmalar Sırpça olduğu için Cemalin o anda kurulan tezgahı farketmesi imkansızdır ve Cemal'e tamamen tercümanın ifadeleriyle hazırlanan ve suçlu olduğunu kabul ettiği ifadesinin tutanağını, sadece senin söylediklerin yazıldı denilerek, imzalatırlar. Cemalin eşi bir kaç eşyasını ancak alarak tahtakurularının ve böceklerin dans ettiği bir otele beş yıldızlı otel parasına tercümanın yardımıyla ve yoğun çabalarıyla! yerleşir.
Cemal'i, Sremska Mitrovica şehrinde aynı adla anılan hapishanede, köpeği geçtik, domuzu bağlasan durmayacağı bir hücreye koyarlar. Cemal tüm geceyi ayakta hiç bir yere temas etmeden geçirir. Mahkeme saatinde savcının karşısına çıkartılar. Eşiyle konuşmasına hatta yan yana gelmesine dahi izin vermezler. Savcı Cemal'i tutuklar ve yargılanmak üzere gene aynı hapishaneye gönderirler.
TANRI SIRP.!?
Cemal'i, 6 metrekarelik bir koğuşa koyarlar. Koğuş arkadaşları ünlü bir mafya babası, Milan T.( adam öldürmekten), Miomir H. ( 6 adet AK47, 2 uzi, 6 cz, 1 scorpion,3 susturucu ve bir kaç kasa mermi ile yakalanmış mafyanın tetikçisi vs.) Vlatko M. (çalıştığı bir Alman şirketinin 130 bin eurosunu çalmaktan) tutuklanmış kişilerdir.
Cemal'in Türk olduğunu duydukları anda onu getiren gardiyana iyi bir fırça çekerler. Ancak gardiyan yapacak bir şey olmadığını söyleyerek kapıyı kapatıp gider.
Cemal yalnızca Alman firmasında çalışan çok kötü bir Almancası olan Vlatko ile konuşabilmektedir. Gardiyanlar dahil hiç kimse Sırpçadan başka dil bilmemektedir. Ancak Cemalden Sırpçayı bir gün içerisinde anlamasını ve konuşmasını bekler bir haldedirler.
Fazla detaya girmeden özet geçeceğiz.
Cemal tutuklandıktan 45 gün sonra eşinin 1 saatlik ziyareti ardından tam olarak 87 gün boyunca bir daha ailesinden hiç kimsenin sesini duymadan, bir haber almadan kapalı cezaevinde tutulur. Türk olduğu için hapishanede görevliler de dahil olmak üzere aşırı bir psikolojik baskıya maruz kalır. Cemal için 1 gün 5 gün gibi geçmektedir.
Bu sırada Cemal'in yakınları hem Almanya'dan hem de Türkiye'den resmi makamlara defalarca müracaat ederler. Bilgi almaya çalışırlar. Belgrat Türk konsolosluğu hiç bir müracaata cevap vermez. Yalnızca telefona bakan görevli bir kaç avukatın telefonunu verir. Ancak bu avukatlar Cemalin yakınlarından astronomik rakamlar isterler. Avukatlardan birinin neden bu kadar yüksek fiyat istiyorsunuz sorusuna karşılık, ''Bu paranın tamamını ben almıyorum. Konsolosluk da dahil tutuklu bulunanan yakınınızın güvende ve rahat olması için bir çok yere komisyon ve para (rüşvet) ödüyoruz.'' Demiş.
Cemal Türk pasaportu taşıdığı, Türk vatandaşı olduğu halde, üstüne bir görev olmadığı halde, Türk konsolosluğunun aksine, Almanya Belgrat konsolosluğu Almanyadan bazı evrakları resmi bir görevli vasıtası ile savcılığa ulaştırır. Hapisaneye bir görevli göndererek, Cemal'e, gelişmeler hakkında ve yakınları hakkında bir mektup ulaştırır. Cemal'in sağlığı hakkında bilgi alır ve yakınlarına bilgi gönderir.
Normal sıradan bir insanken cezaevinde kendisine onlarca kulp takılır, uyuşturucu, silah, insan kaçakçısı olup olmadığını öğrenmeye çalışırlar, insan organlarının Türkiye fiyatlarını sorarlar hatta casus olduğundan dahi şüphelenirler, tercüman aracılığı ile Türk devletinin ona özel bir görev verip vermediğini dahi sorarlar.
Hiç bir yerden bir açık bulamayınca Müslüman olmasına takarlar. Gardiyanlar her yemek getirdiklerinde koğuştaki diğerlerini yemek üzerinden domuz eti üzerinden gaza getirmekten geri durmazlar, yemeklerine domuz eti karıştırırlar vs. vs.
Hatta bir keresinde bir kaç koğuşun aynı anda çıktığı havalandırmada ciddi ciddi İngilizce bilen bir mahkum aracılığı ile konuyu açarlar. Derler ki alemde Ortodoksluktan başka bir din yok (katolik, protestan hristiyanlığın diğer mezheplerini de kendilerinden saymıyorlar) Tanrı sadece bizim için var. Tanrı Sırptır!. Diğer dinlerin inandığı tanrı, tanrı değildir.
Biz önce dinlerken bu konuşmaya çok güldük ancak bir kaç şoför arkadaş da benzer cümleler kurunca burada bu konuya yer verdik ki, Sırpların nasıl bir insanlık düşmanı olduğunu anlayın.
Ancak elbette şöyle düşünebilirsiniz, arkadaş cezaevindeki adamlar zaten anormal insanlar. Onların zihniyeti ile dışarıdaki suçsuz insanın zihniyeti aynı olur mu?
Evet Sırpların çoğunluğu maalesef aynen böyle. Çoluğu çocuğu, okumuşu cahili hep aynı kafa. Bu da Sırp eğitim sisteminin en başından beri okutulan ders kitaplarında Osmanlı-Türk düşmanlığının yoğun olarak işlenmesi. Açın bir iki saat sırp televizyonu izlemeye çalışın. Bunu sadece biz iddia etmiyoruz. Almanı da, İtalyanı da Fransızı da yani geçmişte herhangi bir sırpla temas etmiş -bir sırp dışında- herkesin ortak fikri böyledir.
Merak edenler için, Cemalin Sırp cezaevlerindeki trajik hikayesi 156 gün boyunca sürer. Sırp mahkemesi ile anlaşma yoluna giderek (Bu anlaşma da tezgahın bir parçasıdır. Uluslarası hukuka göre suçu ispat edilmemiş kimsenin özgürlüğü kısıtlanamaz. Sırplar yaptıkları kanunsuzluktan, ellerinine düşeni kötü şartlara maruz bırakıp korkutarak, ardından iyice sağdıktan sonra kendilerine açılacak bir davadan bu şekilde kurtarıyorlar.) tüm suçlamaları kabul eder. Tüm birikimleri ve yakınlarından aldığı borçlar ile tazminat, masraf, hakim, savcı, avukat vs. ücreti adı altında yüksek miktarda bir parayı orada bırakarak Almanya'ya döner. En son hayatının bir bölümü için açılan derin yaraları ve kırgınlıkları unutabilmek için, psikolojik rahatsızlıkların tedavi edildiği Almanya'da bir tesise yerleştireleceğinden bahsetmişti.
539 YIL BOYUNCA OSMANLI İDARESİNDE KALAN SIRPLAR, NEDEN TÜRKLERE DÜŞMAN?
Gerçek şudur ki Osmanlı devleti, idaresine kattığı topraklardaki insanların geleneklerine, dinlerine ve yaşam biçimlerine büyük bir hoşgörü ile yaklaşmıştır. İdaresi altına aldığı topraklara yerleştirdiği Türk aileleri sürekli kontrol altında tutarken, ecnebi saydıklarına ise hiç karışmamış hatta onlara ekstradan iltimaslar tanımıştır. Osmanlının bir dönemine damga vuran vezirlerden Sokullu Mehmet Paşa da halis bir sırptır.
Ancak Osmanlının bu halklara verdiği o kadar gayrete rağmen, bu gün torunları, Osmanlı bizi 539 yıl boyuna işgal ettiği için gelişemedik diyerek, başlarına gelen tüm olumsuzlukları Türklere mal ediyorlar. Hatta bu düşmanlıklarını, Nato’nun 24 mart 1999 da başlayıp tam 78 gün süren bombardımanını da ekleyerek Türkler Belgradı bombaladı diyerek süslüyorlar.
Türkiye son 15 senedir Sırbistan’a ilginç bir şekilde özel bir değer veriyor. Kendi insanına yapmadığı yardımı, bir numaralı Türk ve islam düşmanlarına yapıyor. Hatta bu ülkeyi kardeş ülke bile ilan etti. Sırplar kimin kardeşi bilmiyoruz ama, bizlerin -aynı filistinlilerin de olduğu gibi- yani Türklerin kardeşi olmadığı açık.
Sırbistan’ın otobanlarını Türkiye kendi cebinden yapmış. Sebep ise yük taşıyan kamyonlarımız güzel yollarda gitsinler gelsinler. Gerçekten enteresan bir düşünce.
Korona virüsü ilk patladığında Çin bu ülkeye bir konteynır bez maske ile 4 tane doktor yolladı. Hatta Çin yollamadı, bunlar 2 uçağını Çin’e yollayıp maskeleri alıp geldiler. Hala Kızıl Çin’e teşekkür ediyorlar. Ancak Türkiye'de insanlar maske bulamazken, Türkiye bu ülkeye tırlar dolusu tıbbi yardım malzemesi gönderdi 20 saniye bile haber yapmadılar. Hatta alt yazı dahi geçmediler.
Ayrıca bu ülkede yaşayan ve sizle Türkçe konuşan hiç kimseye güvenmemelisiniz. Asıl büyük tehlike onlar. Sizin hayatınızı yada geleceğinizi sömürmek için kurulmuş tezgahın baş aktörleri. Eğer sizle temas kuran kişi bu ülkede yaşıyorsa ve sizle Türkçe konuşuyorsa olabildiğince hızlı bir şekilde uzaklaşın. Başınız büyük bir belaya girmek üzeredir.
Sizi medya ile pembe yalanlar ile kandırmaya çalışanlar elbet olacaktır. Sırbistan Avrupa birliği uyum sürecinde normalde latin harflerine dönmesi gerekirken hukuksal, resmi ve işle ilgili yazışmalar asla latin harfleri ile yapılmaz. Ne siz okuyabilirsiniz ne de okunandan bir şey anlarsınız. Eğer yazılanı anlarsanız, nasıl bir dolap içinde olduğunuzu da anlarsınız. Bu konularda latin alfabesini bu yüzden kullanmıyorlar. Amaç dolandırmak.
Sıla yolunda gidişte ve gelişte gurbetçilerimiz mümkünse bu yolu kullanmayın bu yol haricinde 2 yol daha var. Yolunuzu 200 km uzatın. Geleceğinizi ve hayatınızı büyük risk altına sokmayın.Bu ülkeden geçmeyin. Mümkünse gitmeyi dahi düşünmeyin.
Kısacası Sırbistan ekonomisi olmayan bir ülke, başka ülkelerin insanlarını soyarak, mallarına el koyarak, Avrupadan gelen yardım paralarını yiyerek, yasadışı eroin, silah ticareti, insan kaçakçılığı yaparak geçinen, ilaç ve organ mafyasının açık laboratuarı, 9 milyon nüfusunun 2 milyonu eroin bağımlısı, diğer geri kalanlarında çeşitli uyuşturucuların müptelası olduğu, ırkçı, tembel, dolandırıcı, yalancı, çalışmadan başkalarının sırtında yaşamaya alışmış, Türkler için son derece tehlikeli bir ülke.
Hatta gene ölümlü trafik kazasına karışmış ve bu ülkede hapishanede tam olarak 3 sene 3 ay yatmış bir tır şoförümüz, kaldığı ve büyük uyuşturucu baronlarının bulunduğu bir hapishanede bu ülkenin başkanı Aleksandar Vučić’in (vuçic okunur) pederi (Peder: Sırpça ibne demek) Velimir Ilić’in büyük bir marihuana (esrar) kartelini yönettiğini öğrenmesiyle küçük bir şok yaşamış.
Tır şoförü Mehmet K. önce duyduklarına inanmamış. Ancak daha sonra Sırbistan’da muhalif TV yayını yapan Happy tv de bu konuyla ilgili peşpeşe haber ve programlar yapılınca, konuyu aynı hapishanede yatan başka Arnavut, Makedon ve Sırplara sormuş gerçek mi diye. Hepsi de ağız birliği etmişcesine evet doğru bu hapishanede uyuşturucu suçundan yatan herkes Vučić’in kartelinin rakipleridir cevabını almış. Eskaza eğer Vučić’in kartelinden biri yanlışlıkla yakalanırsa zaten görüldüğü yerde serbest bırakılırmış. Yani tezgah hep bana misali. Kendinden başkasının bir sigaralık esrar satmasına dahi 4 seneden başlayan hapis cezaları varmış.
Hazır konusu açılmışken bu konuda da bir uyarı yapma gereği hasıl oldu. Almanya, Hollanda gibi başlıca Avrupa ülkelerinde Marihuana (çiçeklerinden esrar maddesi yapılan bitki) bitkisinden yapılan ve uyuşturucu özelliği taşımayan CBD bazlı sigara, yağ vs. ürünler şu anda serbest olarak satılıyor. Belli başlı Avrupa ülkelerinde normal bir dükkandan, sigara alır gibi bu ürünleri satın alabiliyorsunuz.
Her ne kadar tavsiye etmesek de elbette gurbetçilerimiz içinde bu ürünleri kullanan mutlaka olacaktır. Ancak, sakın ola ki aracınızda yanınızda bu tür bir ürün var iken başta Sırbistan olmak üzere seyahat etmeyin. Bir adet sigaranın dahi cezası 4 yıldan başlıyor ve para cezasına falan çevrilmiyor. Siz istediğiniz kadar bunun bir zararı yok, şurda burda serbest deyin. Anlatamazsınız, en az 2 yıl 3 yıl yatarsınız, hayatınız kayar.
Ayrıca bu kategoriye kurusıkı tabanca, kurusıkı tüfekler ve patlayıcı her şey(maytap,havai fişek, co2 kullanan, spor amaçlı silahlar, mantar tabancası-abartmıyoruz, göze alıyorsanız deneyin- dahil. Bir kaç tane kurusıkı tabanca fişeği dahi bulsalar en az 6 ay hapis cezasına çarptırırlar bu da para cezasına çevrilmiyor.
Sırbistan kanunları o kadar kurnazlıkla hazırlanmış ki, adamına göre kefen giydirebiliyorlar. Eh ne de olsa ülkenin ekonomisi bu yolla dönüyor. Eğer tüm birikimlerinizin, bir Sırp eğlencesinde armonikanın körüğü arasına sıkıştırılmasını istemiyorsanız işinizi şansa bırakmayın. Bu ülkeden geçmeyin. İlla inat edip geçecekseniz yanınızda asla bu tür ürünler bulundurmayın.
Dip Not: Ancak her millette olduğu gibi iyi Sırp yok mudur? Elbette var. Tüm Sırplar böyle değil. Kendini yetiştirmiş, yanlışı doğruyu ayıran Sırplar da var elbette. Ancak her iyi insan gibi onlarla karşılaşmanız zor. Tüm bu yukarıda anlatılanlardan gerçekleri kendi akıl süzgecinde yorumlayabilen herkes aslında dünya vatandaşı kardeşlerdir. Bir halkın tümünü haksızca bu şekilde yaftalamak doğru değil. Kandan ve kötülükten beslenen, yanlış ve sahtekar idareciler, vampir din adamlarını da yanlarına alarak maalesef milyonları istedikleri gibi şekillendirebiliyor. Toplum hızla yozlaşıyor ve bataklığa gömülüyor.