Türkler, neden Türklere bu derece düşman! Son Umut

23 Ocak 2023
son umut film

Türk’ün Türk’e düşmanlığı.

2014 yılı yapımı Russell Crowe imzalı Son Umut filmi, Anzak ordusunda savaşan üç oğlunun savaştan sonra peşine düşen Avustralyalı bir babanın hikayesini anlatmaktadır. Kendisi de bir Anzak torunu olan Russell Crowe, filmi döneme ait bir mektuptan esinlenerek çektiklerini ifade etmiştir.

Neden Son Umut filmi Türk Ulusu için bu kadar önem taşıyor?

Öncelikle kendi sinema sektörümüze ağır bir eleştiri ile başlamak zorundayız. Dünya çapında olmasa bile küçük de olsa bir kısmında dahi ses getirebilmiş bir filme sahip değiliz. Oysa ki Türk Ulusu olarak, her kategoride binlerce başyapıt çıkarabilecek bir geçmişe sahibiz. Kayda değer bir tarihe sahip olmayan yahudiler, kendi toplumlarına ait bireylerin 2. dünya savaşında naziler tarafından toplama kamplarına götürülmesi ve sonrasındaki eziyetler ile gaz odalarında toplu katliamlar gibi bir kaç temadan ibaret konularda bile yüzlerce ses getiren filmler yapmışlar, ardından da bu filmler sayesinde dünya çapında büyük bir lobi oluşturup, gene dünya çapında neredeyse bir dokunulmazlık ve ayrıcalık kazanmışlardır.

Sinema sadece gişe yapıp para kazanmak değildir. Yukarıda örneğini verdiğimiz yahudi toplumu, geçmişte kendilerine yalnızca Alman nazilerin yaptıklarından hareketle dünya çapında sadece sinema ile büyük bir avantaj ve taraftar kazanmışlardır. Aynı şekilde Amerikan western filmlerinde de, kıtanın gerçek sahipleri, toprakları ellerinden alınan Kızılderililer, kötü ve vahşi gösterilerek geçmişin sorgulanmasının önüne geçilmiştir.

Sinema yönünden bu kadar dolu bir geçmişe sahip olduğumuz halde, saçma sapan ossurmalı, küfürlü komedi filmleri, 3-5 kişiyle çekilen cin temalı korku filmleri vs. gibi bir çok film gişede oldukça iyi hasılat yapıyor. Son 10-15 senedir kimin finanse ettiği belirsiz, tarihe kronolojiye uymayan, o günlerin gerçek şartlarını temsil etmeyen, neredeyse kadının, kızın ve kundaktaki bebeğin bile sakallı gösterileceği, tamamen kıçtan uydurma Osmanlı temalı sinema filmleri yada dizi filmler ise, ülke içinde ve dışında bir çok eleştiri ve alay konusu olmaya devam ediyor.

Sinema ve görsel sanatlarda çıtanın yerlerde süründüğü günümüzde adam gibi bir film beklemek abesle iştigal etmek olduğu için, asıl konumuz olan Son Umut filmine dönelim.

Ekim 1978'de gösterime giren orjinal adı Midnight Express olan ABD ile İngiltere ortak yapımı Gece Yarısı Ekspresi filmi halen de Türkiye'nin karşısına, bizle husumeti olanlar tarafından, çeşitli lobilerde çıkarılıyor. Film Türkiye ve Türk insanına o kadar zarar verdi ki halen filmde saptırılmış gerçekleri, kasıtlı yalanları gerçek zanneden, bu yüzden Türklere önyargı ile yaklaşan dünya çapında milyonlarca insan var.

Film ile aynı adlı kitabın yazarı Billy Hayes, uyuşturucu kaçakçılığı yaptığı için hapis yattığı İmralı Cezaevi'nden firar ettikten sonra ülkesi ABD'de, Türkiye'deki günlerini 'Midnight Express' adını verdiği kitabında anlattı. Oliver Stone, Hayes'in abartılarına yenilerini ekleyip hayal ürünü olaylar ürettiği bir film senaryosu yazdı. Tamamen Türkiye'yi karalayan bir film olarak 1978'de gösterime girdi. Telif haklarından büyük paralar kazanan Billy Hayes ile senaryo dalında kariyerinin tek Oscar'ını kazanan Oliver Stone, filmden yıllar sonra Türkler'den özür diledi. Ama tahmin ettiğiniz gibi bu özür, ülkemizde ve yabancı basında olabildiğince örtbas edilmeye çalışıldı.

Eğer bu filmin zararlarını bertaraf edecek biri varsa bu Türk Devleti ve bürokratları değildir. Bu filmin yalanlarını ortaya çıkarmayı olumsuz etkilerini bertaraf etmeyi ancak kaliteli, ayakları üzerinde duran, saf gerçekleri belgeleriyle anlatan bir film başarabilir.

Başka bir konu ise ülkemizdeki film eleştirmenliği, sanat, magazin yazarlığı olayı. Maalesef ki ülkemiz bu konuda da sınıfta kalıyor. Tüm bu sektörde dişe dokunur bir sanat, film eleştirmeni en azından biz tanımıyoruz. Kendilerini bu sıfat ile takdim edenlerin de kültür ile sanat ile ne kadar alakalı olduklarını medyadan görüyoruz.

midnight express

Oysa ki eleştiri sektörü, bir ülkenin sanatçıları için çok değerlidir. Gelen her olumsuz eleştiri, sınırları olmayan her sanatçı için olumlu bir geri bildirimdir. Sanatçı kendini olumsuz eleştirilere göre biçimlendirir. Sanatçı yaptığı sanatın, toplumun her kesiminden beğeni alması için sürekli kendini geliştirmek zorunda kalır. Olumsuz eleştiriler, sanatçı için bir nevi vitamindir.

Her birimiz bir Türk milleti bireyi olarak, statümüz her ne olursa olsun, Türkiye, Türk milleti yararına ortaya çıkmış her şeyi desteklemeliyiz. Nasıl olsa biri bunu yapar deyip pas geçtiğimiz her fırsat, gelecek nesiller için, kaçırılmış bir fırsattır.

Türk milletini kötüleyen, Türkiye'yi karalayan her yapım, Türk karşıtı lobilerde ödüllere boğulup, teşvik edilirken, tarihi olduğu gibi anlatan Türk milletini güzel, iyi ve haklı anlatan her yapım önce ülke içinde, sonra da dışarıda aforoz ediliyor.

...

Son Umut gibi Türk milletini gerçekten olduğu gibi objektif bir gözle anlatan filmler özellikle ipleri kimin elinde olduğu belli olmayan ulusal medyada haber dahi yapılmıyor. Aksine sosyal medyada trol orduları anında toplanıp bu tür filmleri karalıyorlar.

Peki Son Umut filminin de bu hain kitlenin hedefine girmesindeki sebep neydi? Ne anlatıyordu bu film?

  1. İngilizler işgalcidir. 
  2. Yunanlılar katliamcıdır. 
  3. Mustafa Kemal, Türkiye’nin geleceğidir.

Filmin çatısı bu 3 ana tema üzerine kurulmuştu. Bu yüzden bazı çevreleri rahatsız etti. Fatih Akın’ın, Türkleri “Ermeni soykırımcısı” olarak gösterdiği “Kesik” filmiyle ilgili methiyeler düzen bizim medya (ki kimi gazetelerde manşet bile oldu) insanın kendine şunu düşündürüyor; Türkçe konuşan, hemşeriyiz diyen, gerçekten de Türk mü? Bizden mi?